Bugün saat 11:40 suları… Yer: Gürcükapı PTT Şubesi.
Görev: Sade vatandaş olarak bir kargo vermek.
Beklenti: Basit, hızlı bir işlem.
Gerçeklik: Tuhaf, sabır testi gibi bir deneyim.
Efendim, kargo gişesine yaklaştım. Önümde ne sıra var, ne başka bir müşteri. Yani işler tıkır tıkır gitmeli, değil mi? Ama gelin görün ki gişe arkasındaki hanımefendi, adeta Matrix'e bağlanmış gibi klavyeye gömülmüş.
Sesleniyorum:
— Hanımefendi…
Cevap yok.
— Hanımefendii…
Yine yok.
Üçüncüde artık “Yoksa sistem mi çöktü, ben görünmez mi oldum?” diye düşünmeye başladım. Neyse ki nihayet bir cevap geldi:
— Duyamadım, kusura bakmayın.
Ben de nezaketi elden bırakmayıp “Olabilir efendim,” dedim ama içimdeki şüphe bir türlü susmuyor. Dakikalar geçiyor, hanımefendi klavyede takır tukur… Ama kargo hâlâ elimde.
Dayanamayıp sordum:
— Acaba başka bir işlem mi yapıyorsunuz?
Cevap kısa ve net:
— Hayır.
Ama yeminle öyle bir "hayır" ki, içinde hem evet var, hem de "Sen anlamazsın kardeşim" alt metni. Ya gün sonu Excel’ine gömülmüş ya da öğle molasına kadar zaman öldürme peşinde.
Bakın, burada mesele sadece benim 60 saniye fazladan beklemem değil. Mesele, orada benim gibi bekleyen, işi olan, zamanı kıymetli olan insanların da aynı muameleyle karşılaşması. Hepimiz kamu hizmetine saygı duyuyoruz ama karşılığında da azıcık görev ciddiyeti, biraz da vatandaş hatırlanması istiyoruz. Bu çok mu?
Yeni gelen PTT Müdürümüze de buradan bir selam çakalım:
Lütfen bu konulara kulak verin. Biz burada şikayet etmiyoruz; kamusal hizmetin daha iyi olmasını istiyoruz. Personeliniz işini hakkıyla yapsın ki, aldığı maaş da helalinden olsun. Biz de çocuklarımıza “Bak yavrum, devlete hizmet böyle olur” diyebilelim.
Bir kargo verdik, ders aldık.
Sabır taşı olduk, çatlamadık.
Ama artık lütfen…
PTT: Posta Tam Teslim olsun, Personel Tam Teşekkürlük!