Türkiye’nin sağlık sistemine sinsice çöreklenen organize yapının karanlık yüzü ortaya çıkıyor. Temizeller’in tarihi çağrısı, akıllara ürpertici soruları getiriyor;

Türkiye’nin sağlık sistemine sinsice çöreklenen organize yapının karanlık yüzü ortaya çıkıyor. Temizeller’in tarihi çağrısı, akıllara ürpertici soruları getiriyor:
  Ameliyat masasında hastaların organları gizlice çalınıp ticarete mi dönüştürülüyor?
  Yoksa morglarda, cesetlerden alınan organlar kara borsada mı satılıyor?
  Hastaların çaresizliği üzerinden milyarlarca liralık kirli bir servet mi kuruluyor?
  “Holding” adı altında pazarlanan bu yapılar, aslında devletin damarlarını kemiren bir vampir düzenin taşeronları mı?
  Denetim mekanizmaları neden yıllarca sustu, kimler göz yumdu, kimler pay aldı?
  Bu kirli düzenin arkasında hangi bağlantılar, hangi anlaşmalar, hangi isimler var?
Temizeller’in “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” çıkışı, sağlık sektöründeki görünmez çetenin kalbine hançer gibi saplandı. Bugüne kadar sümen altı edilen dosyalar, gömülen gerçekler, saklanan isimler artık gün yüzüne çıkacak.

Bu hesaplaşma sadece bir gazetecilik mücadelesi değil; devletin hakkını yiyenlere, milletin cebine çökenlere, hastanın çaresizliğini paraya çevirenlere karşı vicdanın hak araması, hareketlenmesinin adımıdır.
Bugün sorulması gereken tek soru şudur; Peki bu çağrı bize neyi hatırlatıyor, hangi soruları gündeme getiriyor?
“Sağlıkta kara düzenin perde arkasında organ ticareti mi var, yoksa ölümün bile pazara çevrildiği bir karanlık sistem mi?”

  Organ ticareti mi? Ameliyat masasında hastaların organları gizlice çalınıp kara borsaya mı sürülüyor?
  Cesetlerden organ nakli mi? Morglarda ölümün bile pazara çevrildiği bir sistem mi işliyor?
  Holding maskesi mi? Kendini “sağlık holdingi” diye pazarlayan yapılar aslında devletin kanını emen vampir düzenin taşeronları mı?
  Denetim zaafı mı? Yıllardır kimler sustu, kimler göz yumdu, kimler pay aldı?
  Karanlık bağlantılar mı? Arkasında hangi isimler, hangi anlaşmalar, hangi kirli defterler var?