Cemil Sarıtaş


Kul Hakkı ve Kamu

Sorumluluğu Üzerine Bir Hatırlatma


Bugünkü Cuma hutbesinde kul hakkı üzerine yapılan vurgu, toplumun her kesimini ilgilendiren önemli bir meseleyi gündeme taşımıştır. Esnafın müşteriye karşı sorumluluğu, turistlerin hakları ve miras konusundaki şer’i hükümler dikkatle ele alınmış; bu alanlarda yapılan ihlallerin büyük bir vebal taşıdığı ifade edilmiştir. Bu bilinçlendirme, bireysel ilişkilerde adaletin ve hakkaniyetin tesis edilmesi açısından son derece kıymetlidir.
Ancak kul hakkı yalnızca bireyler arası ilişkilerle sınırlı değildir. Devlet yöneticileri, kamu çalışanları, din görevlileri ve özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı gibi dini rehberlik görevini üstlenen kurumlar da bu sorumluluğun merkezindedir. Kamu kaynaklarının adil kullanımı, liyakat esaslı atamalar, halkın vergileriyle yürütülen hizmetlerin şeffaf ve hakkaniyetli biçimde sunulması gibi konular da kul hakkı kapsamındadır. Bu alanlarda yapılan ihmaller, sadece dünyevi değil uhrevi sorumluluklar da doğurur.
Din görevlilerinin ve hutbe metinlerini hazırlayan kurumların, kul hakkını anlatırken kamu sorumluluğunu göz ardı etmesi, toplumda adalet duygusunun eksik kalmasına neden olabilir. Zira halkın devlete ve dini kurumlara olan güveni, bu alanlardaki hassasiyetle doğrudan ilişkilidir. Hutbelerde sadece bireysel hatalara değil, kamusal sorumluluklara da yer verilmesi; hem dini hem toplumsal bir gerekliliktir.
Türkiye gibi büyük ve çeşitli bir toplumda, kul hakkı bilincinin yaygınlaştırılması için her kesimin sorumluluğu vardır. Bu sorumluluğun en büyüğü ise halkın emanetini taşıyanlara aittir. Unutulmamalıdır ki, adaletin tesisi sadece bireylerin değil, kurumların da vicdanıyla mümkündür.