MURAT ERTAŞ

Tarih: 26.10.2025 11:28

Feylesof Rıza ile Alvarlı Muhammed Lütfi Efe Görüşüyorlar mıydı?

Facebook Twitter Linked-in

Erzurum’da Alvarlı Muhammed Lütfi Efe’nin dergâhında, gazel ve türkü meclislerinde “tatyan” kıvamında söylenen “Vardım eşiğine yüzümü sürdüm!” türküsünün sözleri bir Bektaşî olan ve etrafında Feylesof Rıza Tevfik Baba olarak bilinen Rıza Tevfik Bölükbaşı’na aittir.

Erzurum’un Türkü Paşası Raci Alkır’ın, daha çocukken babasının yanında devam ettiği Alvarlı Efe’nin zikir meclislerinde işitip ezberlediği ve bu münasebetle kaynak kişisi olduğu bu türküyü Nida Tüfekçi notaya dökerek TRT arşivine kazandırmıştır. Türkü formuna getirilen, aslında Rıza Tevfik’in “Harâb Ma’bed” şiirinin ta kendisidir.

Rıza Tevfik tıbbiyelidir, tıbbiye müfettişidir, mebustur ama bilhassa Doğu-Batı düşüncesi üzerine yaptığı okumalar, araştırmalar ve Rehber-i İttihâd-ı Osmânî Mektebi’nde verdiği felsefe dersleri nedeniyle “Feylesof Rıza” olarak nam kazanır. Onun Türk dili ve düşüncesinin Tekke şiirinde ve halk edebiyatında olduğunu fark etmesi ve heceyle şiirler yazması da bir hakikattir.

Rıza Tevfik’in Tekke şiiriyle ilgilenmesi “Harâb Ma’bed” şiirinin Erzurum’da bir dergâhta okunuyor olması akıllara şu soruyu getiriyor:

Millî Mücadele’de Yavi’de imamken kurdukları milis kuvvetlerden oluşan “Canverenler Teşkilatı”yla Rus ve Ermeni işgal ve isyan güçleriyle savaşan, bir alperen olan ve uzun yıllar Alvar’da imamlık yaptığı için “Alvar İmamı” olarak bilinen bir Nakşibendî-Hâlidî şeyhi olan Muhammed Lütfi Efendi (1868-1956) ile Feylesof Rıza görüşüyorlar mıydı?

Her ikisi de aynı dönemin, şahitliğin, ıstırabın insanı:

Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın doğumu 1869, vefatı 1949.

Alvar İmamı Muhammed Lütfi Efe’nin doğumu 1868, vefatı 1956.

Feylesof Rıza ile Alvar İmamı hayattayken görüşmedilerse, ikinci fikrimiz şudur:

“Harâb Ma’bed” önce Türk Yurdu’nda (C VII, S 2, 25 Kânun-ı evvel 1330/7 Ocak 1915, s. 413-414) yayımlanmış, daha sonra Rıza Tevfik’in bütün şiirlerini bir araya getirdiği Serâb-ı Ömrüm’ün 1934 ve 1949 yıllarında yapılan her iki baskısına da dâhil edilmiştir. Alvarlı Muhammed Lütfi Efe “Türk Yurdu”ndan veya “Serâb-ı Ömrüm”den okumuş, şiirin tesirinde kalmış ve sohbet meclislerinde bu şiiri sıkça okumuştur.

Çünkü Rıza Tevfik’in 1894 İstanbul depreminde minareleri yıkılmış, savaş yıllarında iyice harap olmuş (Edirnekapı’daki) Mihrümâh Sultan Camisi için kaleme aldığı şiir “Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkan Savaşı’ndan sonra büyük bir felâketle sonuçlanan I. Dünya Savaşı’na girdiği sırada yazılır ve savaşın memlekette açmış olduğu yaraların, yapmış olduğu tahribatın hemen hemen bütün izlerini taşır. Şiirde, âdeta bir harabe hâline gelmiş bulunan Mihrümâh Sultan Camisi’ni doğrudan doğruya bir hareket noktası yapan ve bir sembol olarak alan şair, savaş yıllarında Türk milletinin uğramış olduğu korkunç felaketi ve bu felaketle birlikte koskoca bir ülkenin, muazzam bir mazisi olan Türk-İslam medeniyetinin yok oluşunu şiir diliyle ifade etmeye çalışır.” (Abdullah Uçman,Türk Dili dergisi, Ağustos 2024, s.22)

Başka bir bilgi notuna göre bu türkü Hafız Sadettin Kaynak tarafından notaya alınmıştır ve şiir Mihrümâh Sultan Camii için yazılmıştır. Rıza Tevfik’in yıkık bir cami karşısındaki hislerini yazdığı ve bugün TRT repertuarında Erzurum yöresi tatyanlarından olarak kayıt altına alınan “Harâb Ma’bed” adlı lirik şiiri:

HARÂB MA’BED

Vardım eşiğine yüzümü sürdüm,

Etrafını bütün dikenler almış,

Ulu mihrâbında yazılar gördüm,

Kim bilir ne mutlu zamandan kalmış?…

*

Batan güneşlerin ölgün nigâhı

Karartıp bırakmış o kıble-gâhı;

Mazlum bir ümmetin baht-ı siyâhı

Vîran kubbesine gölgeler salmış.

*

İslâmın bahtiyar bir zamanında,

Âb-ı hayat varmış şadırvanında,

Şimdi harâb olan sâyebânında

Dem çeken kuşların ömrü azalmış!

*

Âyât-ı hikmet var kitâbesinde,

Bir ders-i ibret var hitâbesinde;

Bağ-ı cennet olan harâbesinde

Tekbîr sadâları artık bunalmış.

*

Hey Rıza secdeye baş koy da inle!

Taşlar dile gelsin senin derdinle!

Efsâne söyleyim, ağla, hem dinle,

O şerefli mâzi meğer masalmış!

Mihrimah Sultan Cami nere, Erzurum nere? Yürekler toplu atınca Edirnekapı’daki “Harâb Ma’bed” Erzurum’daki zikir meclisinde yad edilmiş ve Erzurum türküsü olarak kayıtlara geçmiş.

Not 1: Bu şiiri Alvarlı Efe’nin meclislerinde işitip türkü formunda söyleyen Raci Alkır’ın sesinden aşağıdaki bağlantıdan dinleyebilirsiniz:

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —